Bir yazarın en büyük dostu ve düşmanı aynı anda: sessizlik. O boş sayfa karşısında duyulan o tuhaf huzursuzluk, sanki tüm kelimelerin bir anda kaybolduğu o an...
Yazmanın sessizliği, sadece kelimelerin yokluğu değildir. O, düşüncelerin henüz şekil almadığı, fikirlerin henüz olgunlaşmadığı o kutsal andır. Bu sessizlik, yaratıcılığın en saf halidir.
Sessizliğin Dili
Her yazar bu sessizlikle farklı şekillerde başa çıkar. Kimisi onu kucaklar, kimisi ondan kaçar. Ben ise onu dinlemeyi öğrendim. Çünkü sessizlik de bir dildir ve o dil, bazen en güçlü hikayeleri anlatır.
"Sessizlik, kelimelerin en derin anlamıdır. O, söylenmeyenlerin gücüdür."
Yazma sürecinde karşılaştığımız bu sessizlik anları, aslında birer fırsattır. O anlarda, zihnimiz temizlenir, düşüncelerimiz berraklaşır. Ve sonra, o sessizlikten doğan kelimeler, en güçlü olanlarıdır.
Yaratıcılığın Kaynağı
Sessizlik, yaratıcılığın kaynağıdır. O boş sayfa, aslında sonsuz olasılıklarla doludur. Her kelime, o sessizlikten doğar ve ona anlam katar. Bu yüzden, yazarlar olarak sessizliği korkutmak yerine, onu kucaklamalıyız.
Çünkü en güzel hikayeler, en derin sessizliklerden doğar.